Atalay Akın
<< Geri
Tanör Hoca ile Hasbıhal...
Akın Atalay
Sevgili, pek sevgili, çok sevgili, biricik öğretmenim.
Hiç bu kadar özlememiştim seni. Bu defa ayrılık biraz uzun sürdü. Daha da uzun süreceğini biliyorum. Hep sıkılırdın övgülerden. Yapma, etme derdin. Ölümünün ardından kimse kendisini tutamadı. Seni anlatmaya başladılar. On­ları okudukça daha da çok özlüyorum seni.
Sevgili, pek sevgili, çok sevgili, biricik öğretmenim.
Biliyorum birçok insanın yaşamında silinmez izler, unutulmaz anılar bı­raktın. Birçok arkadaşının, dostunun, tanıdığının, öğrencinin belleğinde seninle ilgili özel anılar, tadına doyulmaz söyleşiler var. Seni tanıyanlar, senin sevenle­rin, senin öğrencilerin o kadar çoklar ve o kadar seninle dolular ki, onlar yaşa­dıkça unutulmayacaksın. Herkes, seni tanıyamamış olanların mağduriyetini bir nebze olsun hafifletmek için seninle ilgili duygu ve düşüncelerini yazmaya devam ediyor. Nerede  “demokrasi”, “özgürlük”, “insan hakları”, “hak”, “hu­kuk”, “adalet”, “dürüstlük”, “sevgi”, “erdem”, “sadelik”, “cesaret”, “bilgi”, “üniversite” gibi iyi ve güzel kavramlar geçiyorsa, bil ki bu kavramların hemen yanı başında bir onur abidesi gibi “Bülent Tanör” adı da yazılıyor.
Birçok insan gibi benim de unutamadığım, unutamayacağım kişisel anı­larım var. Hukuk Fakültesi öğrenciliğimin ilk günlerinde başlayan ve kesintiye uğramaksızın gelişerek devam eden tanışıklığımızda ne çok güzellikler yaşattı­nız bana. Önce, öğretmen – öğrenci ilişkisi olarak başlayan ardından ağabey – kardeş ilişkisine kadar uzanan süreçte neler yaşamadım neler...
Kişisel anılardan söz etmem istendi benden. Hepsi çok taze zaten. Han­gisini anlatsam acaba? Üniversiteden uzaklaştırıldığınız ilk yıllarda, Cihan­gir’deki evinizde haftada bir gün devam eden insanlık derslerinizden mi söz etsem. Hani bize bir zarar gelmesin diyerek, herhangi bir baskın olursa “hoca­mızı ziyarete, çay içmeye geldik” dememiz gerektiği öğüdünüze, sonradan ne çok güldüğümüzü mü anlatsam? 12 Eylül askeri cuntasının lideri Kenan Evren’ e İstanbul Üniversitesi’nin verdiği fahri hukuk doktorası ünvanına tepkinizi, bu olay sonrası her zamanki sakin kişiliğinizle bir gün bunun da üstesinden geli­neceğine bizi ikna edişinizi de atlamamalıyım. Anayasa Mahkemesi üyelerinin, uygulamakla, korumakla yükümlü oldukları Anayasa’yı çiğneyen cunta liderle­rini tebrik kuyruğuna girmelerindeki ironiyi nasıl aktardığınızı mı anlatsam yoksa? Ya da 20 yıl önce Büyükada’ da yaptığımız futbol maçında size yaptı­ğım faul sonrası yaşadıklarımızı mı? Yoksa, ısrarlarım üzerine 1989 yılında artık avukatlık ruhsatı almaya karar verişiniz sonrasında, ruhsat harçlarını öde­yecek ölçüde dahi ekonomik olanaklarınızın olmaması ve kimseden de ödünç kabul etmemeniz nedeniyle son gün baroya kaydolmaktan vazgeçmenizi mi anlatsam?
Yoksa avukatınız olarak beni onurlandırmış olmanıza karşın bunun be­nim için bir gurur vesilesi olmadığı, tersine, sizin için bir gönül borcu olduğu konusunda beni ikna etmeye çalışmanızı mı anlatsam?
Örneğin, Susurluk Raporunun “devlet sırrı” denilerek açıklanmayan 11 sayfalık bölümünü ağır ceza yaptırımını, yargılanmayı göğüsleyerek ilk kez sizin kullandığınızı söylesem ne derler acaba? Raporun kamuoyundan gizlenen (Azerbaycan’da yapılan darbe girişimine F. D’un adının karıştığı, bu kişinin MİT ajanı olduğunu belirten) bölümleri, (böyle bir kişinin Anayasa Hukuku kürsüsüne atanmaması için) Rektörlüğe verdiğiniz yazıya eklediğinizi, böylece kürsünün, üniversitenin onurunu korumak uğruna “devlet sırrı” denilen bilgi ve belgeyi çekinmeden ilk kez sizin kullandığınızı bilseler ne düşünürlerdi? Sizin böyle bir kişiyi kürsüden uzak tutmak için çektiklerinizi, göze aldıklarınızı terazinin bir kefesine; Rektörün ise bu kişiyi atamak için yaptıklarını, size çek­tirdiği zulmü terazinin diğer kefesine koyarak düşünürler mi acaba?
Sevgili, pek sevgili, çok sevgili, biricik öğretmenim.
Daha binlerce zenginlikle dolu yaşamın birçok insan için rehber olmaya devam ediyor ve edecek. Kendi payıma, sizi unutmam mümkün olmayacak. Ölümden sonra varmak istediğim yer, bilin ki sizin olduğunuz yerdir. Sizin ardınızdan yazdığımız gibi hala birbirimizi duyduğumuzu ve her zaman duya­cağımızı düşünüyoruz.
 
 
 
                                                                                           


Bülent Tanör’ün öğrencisi, arkadaşı ve avukatı
Bu site Prof. Dr. Öget Öktem Tanör'ün mali katkılarıyla hazırlanmıştır. 2013