Sizi, İlk ve Son Kez Dinle(yebil)mek ...
Abdullah Sezer
Tarih: 24 Aralık 2001, Pazartesi. Saat: 13:30. Yer: Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampüsü, tarihî R Salonu ... Sevgili kürsü arkadaşım Emrah KIRIT’la birlikte, siz hocalarımıza birer buket çiçek alıp koştuk panele. Konu: “Anayasacılığımızın 125 Yılı (1876-2001)”.
Yazgının garip bir cilvesi işte ... Sizi, yüz yüze ilk kez dinleyecektim, ama ne var ki, aynı zamanda son oldu. Aslında yalnızca benim için değil, herkes için ... O tarihten sonra hiç kimsecikler, sizi tekrar dinleyemedi. Konuşmanızın sonunda, her zamanki kıvrak zekânızla, hâlâ kulaklarımda olan şu vurguyu yapıyordunuz: “Bitirirken bir şey söyleyeceğim. Yani,
‘asgarî müşterekler Anayasası’ dedi, doğrudur;
‘askerî müşterekler Anayasası’ değil”. Ve, paneli organize eden, Prof. KABOĞLU hocam, hemen ardından şöyle diyordu: “Evet, şimdi tabiî artık söylenecek bir şey kalmadı”. Ancak, söylenecek daha o kadar çok şey vardı ki. Son sözü, sunulan taptaze çiçekleri kucaklayınca, yine siz söylediniz: “Çok teşekkürler ederim, sağ olun, varolun” derken, her zamanki sevecenliğiniz ve içtenliğinizle, buz gibi salonu dolduran öğrencilerinize sımsıcak gülümsüyordunuz hocam. Gerçi, her ne kadar, gözlerinizin içi umutla baksa da; uzun bir yolculuğa çıkarcasına gözlerinizin dolu dolu oluşunu, hiç ama hiç unut(a)mayacağım. Birkaç gün sonra, bant kaydınızı deşifre ederken, o son cümlenizdeki titremenin sessizce veda anlamına geldiğini, ta içimin derinliklerinde hissetmiştim.
Gelip çattı yine, hüzün ayı Eylül... Ah zaman ... Her güzelliği alıp götüren, her iyi insandan bizi yoksun bırakan, Dünya’nın tüm hazinelerini bir araya getirip versek bile, değil uçup giden yılları, bir saniye öncesini bile satın alamayacağımız zaman ... Sizi, ne biz öğrencilerinize, ne meslekdaşlarınıza, ve ne de, özgürlüğe uzanan ellere, aslâ ve aslâ unuttur[a]mayacak... Saygıdeğer bilim adamı ve yüreği güzel insan,
Prof. Dr. Bülent TANÖR Hoca’mızın anısına saygıyla...
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Anayasa Hukuku Anabilim Dalı