DUYURULAR

2022 X. Kamu Hukukçuları Platformu Ulusal Sempozyum Duyurusu ve Çağrı Metni 21/04/2022
Değerli meslektaşlarımız, 
Kamu Hukukçuları Platformu'nun X. Toplantısını Türkiye Barolar Birliği işbirliğiyle 11-12 Kasım 2022 tarihlerinde Ankara'da gerçekleştirmeye karar vermiş bulunuyoruz.
 
KHP'nin X. Toplantısının konusu "Olağanüstü Rejimlerde İnsan Haklarını Savunmak" olarak belirlenmiştir. Türkiye Barolar Birliği'nin toplantı salonunda yüzyüze gerçekleştirmeyi planladığımız KHP X. Toplantısının bildiri çağrısını ekte bulabilirsiniz. 
Saygılarımızla, 
KHP Düzenleme Kurulu
 
OLAĞANÜSTÜ REJİMLERDE
İNSAN HAKLARINI SAVUNMAK
Türkiye Barolar Birliği ve Kamu Hukukçuları Platformu (KHP)
 
11-12 KASIM 2022
Türkiye Barolar Birliği Özdemir Özok Salonu, Balgat/ANKARA
 
ULUSAL SEMPOZYUM
BİLDİRİ ÇAĞRISI
Türkiye’de 2016-2018 yılları arasında Anayasa’da koşulları öngörülen bir Olağanüstü Hal (OHAL) dönemi yaşanmıştır. Ancak, Anayasa’daki usulî koşullara uyularak ilan edilmiş OHAL’in KHK’ler eliyle hukuk düzeninde yarattığı ve olağan döneme de etki eden sonuçlarının OHAL kapsamını aştığı yönünde haklı tespit ve eleştiriler sürmektedir. OHAL ilan edilmeden önce fiilen başladığı iddia edilebilecek bu olağanüstü rejim, OHAL biçimsel olarak sona erdikten sonra da fiilen devam etmektedir. Biçimsel ve usulî koşullara uygun OHAL döneminin olması gereken kapsamını aşan ve OHAL uygulamalarının devamlılığına işaret eden bu rejim altında, temel hak ve özgürlüklerin ihlale uğraması, daha da ileri giderek korumasız ve hukuk zemininde savunmasız bırakılması temel bir sorun olarak dikkat çekmektedir.
Bu durumun, giderek otoriterleşen siyasal rejimin bir sonucu olduğu kuşkusuzdur. Bu siyasal koşulların oluşumunda yargı ve yasama organlarının işlevlerini etkin bir şekilde yerine getirmemesi/getiremez hale gelmesinin payı olduğu da yadsınamaz. Kurumsal yapılardaki bu işlevsizliğin temel sebebi ise şüphesiz anayasal demokrasi ve kuvvetler ayrılığına aykırı bir biçimde söz konusu organların etkisizleştirilmesi ve geriletilmesidir. Örneğin, milletvekilleri hakkında verilen gerek yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması, gerek milletvekilliklerinin düşürülmesi, gerekse disiplin yaptırımı kararlarıyla, milletvekilleri yasama görevini gereği gibi yerine getirmekten alıkonulabildiği gibi, seçilme hakları da ihlal edilebilmekte, ihlal zinciri seçmenlerin temsil hakkına kadar uzanmaktadır. Benzer şekilde, yargı organları insan haklarını koruma rolünü çoğunlukla yerine getirememektedir. Örneğin, Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru denetimlerinde arzu edilen etkinliği göstermeyebilmekte, kritik öneme sahip başvurular bir türlü gündeme alınmamakta ya da hak ihlali bulunmadığı yönündeki kararları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından ihlal tespiti ile geri çevrilmektedir. Bu örnekleri arttırmak mümkündür.
Bu yılki KHP Sempozyumunun konusu bu gerçeklerden hareket ederek “Olağanüstü Rejimlerde İnsan Haklarını Savunmak” olarak belirlenmiştir. Bu başlık altında, kişi güvenliği ve özgürlüğü, ifade özgürlüğü, siyasal hak ve özgürlükler, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları, özel yaşamın gizliliği hakkı, çalışma özgürlüğü başta olmak üzere hak ve özgürlükler ile ilgili temel sorunların ele alınarak tartışılması, böylelikle insan hakları ihlallerine ve insan haklarını savunma, hak arama ve ihlalleri giderme imkanlarından yoksun bırakılmaya/savunmasızlığa, bunların neden ve sonuçlarına dikkat çekilerek tarihe not düşülmesi amaçlanmaktadır.
KHP’nin kuruluş ve faaliyetlerinde gözettiği temel ilkelerden biri olan, her koşulda ve dönemde “insan haklarını savunmak” hedefine bağlı olarak bu sempozyumda, tüketici olmamakla birlikte, aşağıda belirtilen konularda özellikle ülkemizde yaşanan sorunları odağına alan eleştirel katkılar beklenmektedir: 
-OHAL KHK’lerinin yol açtığı, çalışma hakkı, örgütlenme özgürlüğü, sendikal haklar, kamu hizmetlerine girme hakkı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı başta olmak üzere, pek çok hak ihlaline neden olan sorunlar ve Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun uygulamaları,
-OHAL ilan edilmeden gündeme gelen “fiili olağanüstü hal” rejiminin hak ihlalleri (örneğin 2015’te Güneydoğu’daki sokağa çıkma yasakları ve son iki yıldır uygulanan pandemi tedbirleri),
-Siyasal haklar ile ilgili ihlaller (örneğin, milletvekillerine ve yerel yöneticilere yönelik seçme ve seçilme hakkı ile ilgili ihlaller),
-Hak arama özgürlüğü ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine ilişkin ihlaller (mahkemeye erişim hakkı ihlalleri, tutuklama koşullarına aykırılıklar, yargı kısıtları, AYM ve AİHM’nin bazı kararlarının yerine getirilmemesi, yargılama süreçlerinde ve infaz aşamasında sistematik hale gelen hukuksuzluk örnekleri vb.),
- İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkıyla ilgili ihlaller,
-Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere yargı organları ve idari kurumların hak ihlallerinin oluşmasında, önlenememesinde ve/veya giderilememesindeki rolü.
 
Sempozyum Takvimi
14 Mart 2022: Sempozyum duyurusu ve bildiri özetlerinin gönderimi için çağrı
21 Nisan 2022: Bildiri özeti gönderimi için son gün
11 Mayıs 2022: Hakem değerlendirmesinden geçen ve kabul edilen özetlerin duyurulması.
  Bildiri tam metinlerinin gönderimi için çağrı

14 Ekim 2022: Toplantıya dinleyici/tartışmacı olarak kayıt yaptırmak için son gün
15 Ekim 2022: Bildiri tam metni gönderimi için son gün
25 Ekim 2022: Tam metinlerin ve sempozyum programının duyurusu

11 Kasım 2022: Sempozyum açılış günü

 
  • Bildiri sunmak isteyenler en az “Doktor” unvanlı olmalıdır.
  • Bildiri özetleri en az 500 en fazla 750 sözcükten oluşmalı, özetin altında bildiri planı yer almalıdır.
  • Bildiri özetinde ad, soyadı, akademik unvan, varsa kurum bilgileri ile iletişim ve mail adresi yer almalıdır.
 
BİLDİRİ ÖZETLERİNİN YOLLANACAĞI ADRES:
khpsempozyum2022@gmail.com
 
 
Sempozyum Düzenleme Kurulu
Prof. Dr. Yasemin Özdek (Yakındoğu Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Prof. Dr. Ece Göztepe (İ.D. Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Prof. Dr. Selda Çağlar (Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi)
Doç. Dr. Ozan Ergül (Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Doç. Dr. Burak Öztürk (Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Doç. Dr. Didem Yılmaz (Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
 
KHP ve Sempozyum Danışma Kurulu
Prof. Dr. Fazıl Sağlam (Gedik Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Prof. Dr. Rona Aybay (Gedik Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Prof. Dr. Oktay Uygun (Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Prof. Dr. Kemal Gözler (Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi emekli öğretim üyesi)
Prof. Dr. Erdal Onar (İ.D. Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
 
Sempozyum Bilim Kurulu
(Alfabetik Sırayla)
Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz (Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Prof. Dr. Naz Çavuşoğlu (İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi emekli öğretim üyesi)
Prof. Dr. Metin Günday (Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu (Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Prof. Dr. Tuğrul Katoğlu (Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Prof. Dr. Bertil Emrah Oder (Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Prof. Dr. Sultan Tahmazoğlu Üzeltürk (Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Prof. Dr. Turan Yıldırım (Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu (Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Doç. Dr. Olgun Akbulut (Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Doç. Dr. Nilay Arat (Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Doç. Dr. Demirhan Burak Çelik (Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Doç. Dr. Altan Heper (Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Doç. Dr. Ulaş Karan (Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Doç. Dr. D. Çiğdem Sever (Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi)
Doç. Dr. Murat Sevinç (Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi eski öğretim üyesi)
Doç. Dr. M. Ayhan Tekinsoy (Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi)

devamını oku >>
2021 IX. Kamu Hukukçuları Platformu Ulusal Sempozyum Güncellenmiş Program ve Yeni Zoom Linki 09/11/2021

"Değer​li meslektaşlarımız,


12-13 Kasım 2021 tarihlerinde tamamen çevrim içi olarak gerçekleştireceğimiz IX. Kamu Hukukçuları Platformu toplantısının GÜNCELLENMİŞ programını ekte bulabilirsiniz.

Her iki gün için geçerli olan YENİ Zoom linki şu şekildedir:

Join Zoom Meeting

https://zoom.us/j/91001806742?pwd=cE9yRVE0SGRRb2hKUVFvVURORjUrQT09
Meeting ID: 910 0180 6742
Passcode: 971632


Sunum yapacak yedi meslektaşımızın tebliğ metinlerine ise KHP’nin internet sitesinden ulaşabilirsiniz: kamuhukukculari.org

Bu metinler nihai metinler olmayıp toplantıda yapılacak tartışmalar sonrasında yayıma hazır hale getirilecektir. Bu nedenle metinlere atıf yapılmaması önemle rica olunur.

KHP toplantılarında mutat olduğu üzere metinlerin önceden okunması, katılımcıların sunum yapan meslektaşlarımızla daha iyi tartışmalar yürütmesine yardımcı olacaktır.

Hepinizle çevrimiçi de olsa 12-13 Kasım tarihlerinde görüşmek ümidiyle.

KHP İcra Kurulu adına
Prof. Dr. Ece Göztepe"
devamını oku >>
2021 IX. KAMU HUKUKU PLATFORMU ULUSAL SEMPOZYUM DUYURUSU 12/10/2021
Değerli Meslektaşlarımız,
12-13 Kasım'da Bilkent Üniversitesi bünyesinde gerçekleştirilmesi planlanan IX.Kamu Hukukçuları Platformu toplantısına yüz yüze katılmak istediğini bildirenlerin sayısının çok az olması sebebiyle İcra Kurulu, sempozumun tamamen 'çevrimiçi' olarak gerçekleştirilmesine karar vermiştir.
Bilgilerinize önemle sunar, 2022 yılında yüz yüze yapacağımız bir toplantıda tekrar bir arada olmayı ümit ederiz.
devamını oku >>
2021 IX. KAMU HUKUKU PLATFORMU ULUSAL SEMPOZYUM DUYURUSU 08/04/2021
Değerli Meslektaşlarımız,
Kamu Hukukçuları Platformu, İ.D. Bilkent Üniversitesi ile birlikte, hukukun siyasi politikaların bir aracı olarak kullanılarak belirsizleştirilmesi ve hukuk güvenliğinin yok edilmesi üzerine ulusal bir sempozyum düzenliyor. Sempozyum hakkında ayrıntılı bilgiler KHP web sitesinde belirtilmektedir. Kamu Hukukçuları Platformu’nun 12-13 KASIM 2021 tarihlerinde Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi bünyesinde düzenlenecek olan IX. toplantısı ulusal sempozyum formatında olup ilgilenen tüm meslektaşlarımızın bildiri ile katılımına açıktır.
“Türkiye’de ve Dünyada Hukuk Devletinde Aşınma Hukukun Araçsallaştırılması-Belirsizleştirilmesi” başlıklı toplantımıza bildiri özeti gönderimi için son gün 14 Mayıs 2021’dir.
devamını oku >>
Ülkü Azrak Anısına/Fazıl Sağlam 01/05/2020
Ülkü Azrak’ın ölümü hepimizde derin bir üzüntü bıraktı. Kamu Hukukçuları Platformu’nun kuruluşundan bu yana “Girişim ve İcra Kurulu”nda görevliydi. Ne var ki uzunca bir süredir rutin yazışmalarımıza katılamıyordu. Ara açılınca meraklanmaya başladık. Kendisine geçen yılın mart ay başlarında ayrı bir e posta gönderdim:

         “Sevgili Ülkü Hocam, KHP yazışmalarının tümü size de gönderiliyor. Ama sizden hiçbir ses duyamıyoruz. Ama bu ileti KHP ile ilgili değil. Sizin ve Lore'nin sağlığınızı merak ettiğim için yazıyorum. Umarım sağlığınızla ilgili bir sorun yoktur. Kısa bir bilgi verirseniz sevinirim. Selam ve sevgilerimle. 09.03.2019, Fazıl Sağlam

Buna da bir cevap gelmedi. Sonraki çabalarım da sonuçsuz kaldı. Bu sessizlik bir yılı aştı. Sonunda Nisan başında kürsü arkadaşı Şebnem SAYHAN’dan bize bir haber ulaştı. “ Şu anda İstanbul’daki evinde. Ama eşi hastanede. Telefonla ulaşabilirsiniz.”. Hemen telefona sarıldım. Uzunca bir süre görüştük. Konuşması her zamanki gibi düzgün, dolu ve zengindi. Ama sesi eskisi gibi gür çıkmıyordu. Eşini taburcu ettiklerini, onu beklediğini, ay sonunda Almanya’ya döneceklerini söyledi. Sesinin zayıflığını buna yordum.  Ama eşinin taburcu olması ve Almanya’ya dönüş hazırlığı, sanki çok şeyin yolunda gittiğine işaret ediyordu.  Her ikisine de sağlıklı günler dileyerek telefonu kapattım. Hemen Rona AYBAY’ı arayarak iyimser izlenimimi ona da yansıttım.  Benden sonra Rona Hoca’da aramış ve aynı izlenimlerle ayrılmış. Ne yazık ki her ikimiz de yanılmışız. Kısa bir süre sonra eşini kaybettiğini; oğlunun gelip cenazeyi Almanya’ya götürdüğünü ve hemen arkasından kendisinin de hastaneye kaldırılıp yoğun bakıma alındığını öğrendik. Birkaç gün geçmedi ölüm haberi geldi. Çoğumuz bir çeşit karantina ortamındaydık. Onun için hiçbir şey yapamadık; cenazesine bile katılamadık. Bunun acısı içimizde kaldı. Şükran SONER, 17 Nisan 2020 tarihli Cumhuriyet’te yazdığı “Ülkü AZRAK’ı Uğurlarken” başlıklı yazıda bu acıyı şöyle yansıtıyor: “Ölüm haberinin duyurulmasının haber içerikleri canımı acıttı. İsyan ettim. Virüssüz günlerde aramazdan ayrılmış olsaydı, çıkabilecek haberleri, anılarının, yaptıklarının paylaşılacağı bir uğurlamayı düşledim.” Bunu okuyunca içim parçalandı.

Ülkü Hocayla ağabey kardeş gibiydik. Öyle ki Anayasa Mahkemesi’nden emekli olduğumu söylediğimde tam bir sevecen ağabey tepkisiyle “Fazıl sen yaş haddinden emekli olacak kadar büyüdün mü?” demez mi? Oysa aramızdaki yaş farkı altıyı geçmiyordu. Ama avukatlık dönemimde, idari davalara yoğunlaştığımda Ülkü Hoca bana yol gösteren bir Usta oldu. Bilimsel çalışmalarımda da aynı ustalığın katkısını gördüm.  Friedrich MÜLLER için çıkarılan Armağan’a yazdığım makalenin onun denetiminden geçmesi beni çok rahatlatmıştır. Bu tavır onun doğasında vardı. Şükran’ın yazısında DİSK’in tüm görevlilerinin işkenceli gözaltı sürecinde olduğu bir ortamda DİSK’in genç avukatı Ercüment Tahiroğlu ile hukuki destek verme amacıyla görüştüğünü öğrendiğimde hiç şaşırmadım. Bu alanda ihtiyaç duyan herkese yardıma hazırdı. Çünkü o bir “hukukşinas”tı ve hukuk devletine bağlılık ve hizmet, onun için vazgeçilmez bir yaşam çizgisiydi.
Kendisi için çıkarılan 75 Yaş Armağanı’nda bu niteliği şöyle açıklamıştım: “Tüm yaşamı boyunca hukuk devletinin gerçekleşmesi yönünde hizmet veren Prof. Dr. Ülkü Azrak için çıkarılan Armağan’a bir makale ile katkıda bulunmak, benim için büyük bir onurdur. AZRAK için hukuk devleti, yalnızca hukuk güvenliği sağlayan, hukukun içeriğinden bağımsız biçimsel bir ilke değildir. Hukuk güvenliğinin sağlanması önemli bir kazanımdır. Ama hukuk, insan haklarına dayalı çoğulcu demokratik ve laik düzeni korumuyorsa, sosyal adaleti de içerecek biçimde adalete hizmet etmiyorsa, hukuk devletinin sağladığı hukuk güvenliği de fazla bir anlam taşımaz. AZRAK’ın sosyal devlet ilkesi konusunda ilk makalelerden birini yazmış olması böyle bir bütünlüğe yönelişinin ilk belirtisidir. Bu nedenle AZRAK için yazılacak yazı da bu bütünlüğe yabancı düşmemelidir”.

         Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde göreve başladığımda Ülkü AZRAK ve Aydın AYBAY, Ayferi GÖZE gibi Hocalar da o fakültede görev yapıyordu. Aydın Hoca Fakültenin Kurucu Dekanı’ydı. Yetenekli genç bir kadro ve deneyimli Hocalarla dengelenmiş ideal bir fakülte yaratmıştı. Ama artık Dekanlık görevini daha genç birine aktarmak istiyordu.  Kadim dostum, Köln’de birlikte doktora yaptığımız Devrim ULUCAN, yeni Dekan olarak atandı. Bir süre sonra beni de aralarına aldılar. Daha sonra Hüseyin Perviz HATEMİ de aramıza katıldı. Kendimi son derece verimli bir akademik çalışma ortamında buldum. İki yılımı orada geçirdim. Şimdi onuncu yılına ulaşmış olan Kamu Hukukçuları Platformu da orada kuruldu. Ama bu güzel çalışma ortamı, yeni siyasal iktidarın hedef ve beklentilerine uygun değildi. Yerine daha canlısı ve daha niteliklisi kurulabilseydi, buna bir diyeceğim de olamazdı. Ama ne yazık ki bu gelişme, yükselen sıradanlığa yenik düştü. Bu dalgada önce Ülkü AZRAK görevden alındı. Onu Hüseyin Perviz HATEMİ ve Engin ÜNSAL izledi. Bahane hazırdı: 72 yaşı doldurmuş olmak. Ama biliyorduk ki bu gerekçe, YÖK’ün 72 yaşı dolduran herkes için uyguladığı ya da dayattığı bir zorunluluk değildi. Bir çeşit siyasal ayırımcılık işlevi yerine getiriyordu. Bu gelişmelere duyduğum tepkinin sonucu olarak istifamı verdim. Ben ayrıldıktan sonra Aydın AYBAY’ın kurduğu ve evladı gibi büyüttüğü o Fakülte de zamanın eğilimine uygun olarak dağılma sürecine girdi. Devrim ULUCAN Dekanlıktan ayrılma zorunda bırakıldı. Yerine atanan Oktay UYGUN da ancak üç yıl dayanabildi.

         Bugünden geriye baktığımda istifa etmem doğru muydu? Tam kestiremiyorum. Ama istifa bende bir çeşit demokratik refleks olarak yer tutmuştur. İlk istifamı A.Ü. S,B,F.’de (Mektebi Mülkiye’de) vermiştim. 1980’li yılların başlarında Mülkiye'nin içinde bulunduğu boğucu hava dayanılır gibi değildi. Dekan Cevat GERAY, Dekan Yardımcıları Rona AYBAY ve Kurthan FİŞEK,  1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’na dayanılarak görevlerinden alınmıştı. Hocam Bahri SAVCI ve kürsü arkadaşım Cem EROĞUL, SBF’nin simge isimlerinden Tuncer BULUTAY, Korkut BORATAV, Alparslan IŞIKLI da aynı akıbete uğramıştı. Oysa Bahri SAVCI ikinci yarıyılın başında veda dersini vererek zaten emekliye ayrılmayı planlıyordu. Anayasa Hukukunun o yarıyıldaki ilk dersini Bahri Hoca’nın veda dersi için ayırmıştık.  Bahri Hocaya o malum sarı zarf gelince, bu derse onun yokluğunda giremeyeceğimi anlayıp, istifamı verdim ve İstanbul’da avukatlığa başladım. Şimdiki tahribatla karşılaştırma imkânım, daha doğrusu hayal gücüm olsaydı, belki de hiç ayrılmazdım. Ama bu gibi reflekslerde belirleyici olan, insanın içinde yaşadığı zaman dilimidir. İşte Ülkü Hoca’nın görevine son verilmesi de bu tür bir zaman dilimine rastlamış ve aynı reflekse yol açmıştır.

Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden kaba bir biçimde koparılması, Ülkü Hoca’da büyük bir kırgınlık yaratmıştı. Bir süre sonra eşi Hannelore’yle birlikte Türkiye’den ayrıldılar ve Almanya’ya yerleştiler. Zaten çocukları da Almanya’da çalışıyordu. Türkiye’ye gelişleri, kısa bir Kıbrıs tatili ve yıllık sağlık kontrolleriyle sınırlı kaldı. Ne yazık ki AZRAK ailesini, kaderin soğuk bir cilvesi olarak bu kontrollerin sonuncusunda kaybettik.  Sağlık kontrollerini Türkiye’de yaptırma tutkusu ile yakından bağlantılı olduğu için son bir anımı paylaşmadan geçemeyeceğim. İki yıl kadar önce emekli Hocalar olarak 2017 KHK kıyımında üniversiteden uzaklaştırılmış olan Anayasa Hukukçularıyla dayanışmamızı göstermek ve ülkedeki kötü gidiş konusunda kamuoyunu uyarmak amacıyla bir bildiri hazırladık. Bu bildiride koruma refleksi üstün geldi ve halen faal görevde olan genç arkadaşlarımızı bu girişime katmak istemedik. Bildiri, önada göre alfabetik sırayla Cem EROĞUL, Fazıl SAĞLAM, Kemal GÖZLER, Naz ÇAVUŞOĞLU, Rona AYBAY ve Ülkü AZRAK imzasıyla KHP Web sayfasında (http://www.kamuhukukculari.org/?sayfa=duyurular&id=45) ve basında yayımlandı. Bildiri üzerinde uzlaşma ve görüş birliği sağlamak üzere yaptığımız yazışmaları Ülkü Hoca’ya da yöneltmiştik. Ondan cevap gelmemesini zımnen kabul saydık. Meğer o sıralar E postalarına hiç bakamıyormuş. Gazetelerde adını görünce beni telefonla aradı ve tüm yaşamlarını Almanya odaklı olarak düzenlediklerini, ama yılda bir ay sağlık kontrolü için Türkiye’ye geldiklerini belirttikten sonra şunu söyledi: “Bu bildiri bizim Almanya’ya dönüşümüze engel çıkarırsa, tüm yaşamımız alt üst olur. Ne dersin?” diye sordu. “Hocam sizden açık bir cevap almadan adınızı yazmamız hata idi. Ama hiç merak etmeyin gerçek durumu yansıtan bir açıklama yapıp size de bildiririz.” diye cevap verdim. Ertesi gün Ülkü Hoca’dan şöyle bir E posta geldi:

Aziz dostum, sevgili meslektaşım Fazıl, Seninle yaptığım telefon görüşmesinden sonra bildiriyi tekrar kritik bir gözle inceledim ve aslında çok iyi kaleme alınmış bu bildiride herhangi bir kaygıya yol açacak bir nitelik olmadığı görüşüne vardım. Bu nedenle benim imzamın çıkarılmasına da gerek olmadığını düşünüyorum. Bu hususta bir zahmete girmenin lüzumu yok.

Sevgili Ülkü Hoca, seni çok özleyeceğiz ve hepimize rehber olan özelliklerini hiç unutmayacağız. Sevgili eşin Hannelore’yle birlikte ışıklar içinde kalın.

devamını oku >>
Bu site Prof. Dr. Öget Öktem Tanör'ün mali katkılarıyla hazırlanmıştır. 2013